1940\'lı yılların başında ortaya çıkan ve bu 10 yıllık sürecin sonuna kadar geçen süre içerisinde çekilmiş film-noir göndermelerine sahip başarılı bir politik gerilim filmi olan The Ghost Writer, bu sebeple bir post-modern noir uyarlaması olarak sınıflandırılabilir. Her ne kadar film-noir sonrası gelen hiçbir film \"noir\" etiketi ile kullanılmak istenmese de bu türün devamı niteliğinde bir çok film çekilmiş durumda ve bu filmlerin konuları, sahneleri, karakterleri, olayları birebir film-noir dönemi etkileri taşımaktadır. Film-noir nedir öncelikle bundan hızlı bir şekilde bahsetmeli ve hemen ardından bu sınıfa giren birkaç örnek ve bu dönem sonrasında çekilmiş filmlerden de birkaç örnek verilerek yazıya giriş sağlanmalı. Zira Polanski\'nin The Ghost Writer\'ı tam olarak bu modern uyarlamalardan birisi.
Buhran sonrası ve savaş sırasında Hollywood sinemasının içerisinde bulunduğu durum, pek de iç açıcı değildi. Yapımcılar sürekli bütçe kısıtlamalarına gidiyor, yönetmenler maliyetleri düşürme planları yapıyor, oyuncular rol kapabilmek için daha fazla gayret daha az ücrete talim oluyorlardı. Hal böyle olunca da dönem etkileri senaristlere de yansıyor ortaya çıkan yapımlar genellikle umutsuz ve kaos ortamında gerçekleşen olayları anlatıyordu. Türün ilk dönemindeki başlıca örneklerini ise savaş sırası Nazi Almanya\'sından kaçarak Hollywood\'a sığınmış Alman kökenli yönetmenlerin ve film yapımcılarının, yanlarında getirdikleri Alman ekspresyonizm akımından etkilenmiş düşünceleri oluşturuyordu. Sahneler genellikle karanlık, ortam loş ve iç karartıcı, dekorlar çok özenli ve süslüdür bu film türünde. Ayrıca mutlu son yoktur ve femme fatale\'ler yani öldüren kadınlar genellikle olayları yönetirler. Erkekler ise sürekli bunalım halinde, dünyayı sorgular biçimde gerçekleri araştırmaktan yılmayan karakterlerdir. Femme Fatale\'ler ile ilişkileri olur, onları dünyanın merkezi görürler ancak bu da onların sonu olur. Bu türün derslerde kullanılabilecek en güzel örneği ilk dönem film-noir akımından Sunset Boulevard\'dır. Abartılı makyajlar, kaotik ortamlar, aşırı süslü dekorlar, femme fataleler, sürekli kaybedeni oynayan erkek karakterler, gece çekimleri, karanlık sahneler, iç karartıcı olaylar ve abartılı oyunculuklar vardır bu filmde. Bu 10 yıllık dönem sonunda da film-noir etkisine sahip birçok film çıkmıştır ortaya. Ancak hiçbirisi bu ilk filmlerin yerini tutamamıştır. Sonraki modern noir uyarlamalarının en güzel örneği ise yine bir Roman Polanski filmi olan Chinatown\'dır. Ve Polanski\'nin bu son filmi The Ghost Writer\'da da bariz bir Chinatown ve hemen ardından çektiği The Tenant etkisi görülmektedir.
Bir önceki paragrafta yazılan film-noir türünün başlıca özellikleri Polanski\'nin son filminde de bariz bir şekilde mevcut. Kaotik ortamlar, sürekli bir gerilim ve paranoya, müthiş dekorlar, femme fatale\'nin olaylara etkisi, sürekli araştıran ve sorgulayan erkek karakter, bir başkasının yerini alarak olaya müdahil olan erkek karakter ve sürekli yağan yağmur. Tabii ki bu öğelerin her biri ayrı ayrı olarak düşünüldüğünde film-noir türüne giren bir filmi ortaya çıkartmıyor. Ancak tüm bu öğeler biraraya gelince ortaya tamamen post-modern bir tür uyarlaması çıkıyor.
Film, 2007 yılında Robert Harris tarafından yazılan \"The Ghost\" isimli bir romandan uyarlama. Eski bir İngiltere başbakanının emekli olduktan sonra ortaya çıkan yolsuzluk ve insan haklarına aykırı hareketlerinin yeni İngiliz hükümeti tarafından Uluslararası Savaş Suçları mahkemesine bildirilmesinin ardından gelişen olayları anlatıyor. Tüm bu skandallar ortaya çıkmadan eski İngiltere başbakanı Amerika seyahatine çıkıyor ve yanında da hatıralarını kitaba dökecek bir gölge yazar bulunuyor. Gölge yazar, bir kişinin hatıralarını ve anılarını dinleyen ve onları edebi bir dil ile kitaba uyarlayan kişilere verilen bir isim. The Ghost Writer ismi de buradan gelmekte zaten. Filmde Adam Lang isimli eski İngiliz başbakanını Pierce Brosnan, onun gölge yazarını ise Ewan McGregor canlandırıyor. Bu ikilinin başarılı performansları filmin durağan ancak gerilimli havasını sıkmadan izleyiciye verebilmeleri açısından oldukça yeterli görünüyor. Zira bu film türünün bir diğer özelliği de olayların durağanlığından ve ortamın kasvetliğinden gelen bir yavaşlıktır. Bu sebepten oyunculuklar ön plana çıkar ve başarılı performanslar ile filmleri taçlandırır. Filmde ayrıca James Belushi, Timothy Hutton ve Olivia Williams da başroldeki iki ünlü oyuncunun yanında rol alam isimler olarak karşımıza çıkıyor.
Politik bir gerilim filmi olarak da tanımlanabilecek The Ghost Writer, kitabın yazarı Robert Harris tarafından sinema senaryosu haline getirilmiş oldukça başarılı bir film. Apaçık bir Tony Blair (Eski İngiltere başbakanı) göndermesi olan Adam Lang karakterinin hayatını, hatıratlarını kitaba almaya çalışan bir gölge yazarın hatıratlar dışındaki olaylara da nasıl müdahil olduğunun anlatıldığı başarılı bir yapım. Daha önceki birçok filmiyle kendisini kanıtlamış Roman Polanski\'nin ne kadar yetenekli olduğunun bir başka kanıtıdır bu film. Ortalama sayılabilecek bir senaryoyu bu şekilde bir filme çevirmek ancak büyük yetenekleri olan yönetmenler tarafından başarılabilecek bir iştir. Son dönemde hakkındaki pedofili suçlamaları sebebiyle İsviçre\'de ev hapsinde bulunan yönetmen, kişisel hayatında birçok zorluk çekiyor. Kuşkusuz bu suç sebebiyle cezalandırılması gereken Polanski, şu anda cezasını da çekiyor. Bu siyasi göndermeleri bol filmin bu döneme denk gelmesi ise garip bir rastlantı olarak tanımlanabilir. Zira Amerika Birleşik Devletleri, Polanski\'yi yargılamak için İsviçre\'den yönetmeni kendilerine iade etmelerini istedi. Ancak İsviçre bunu reddetti. Filmde ise Savaş Suçları mahkemesi tarafından yargılanmak istenen eski İngiltere başbakanı Adam Lang, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesini tanımayan bir ülkede bulunuyor o sırada. Ve bu ülke de Amerika Birleşik Devletlerinden başkası değil. Pedofili suçu sebebiyle ABD\'nin yargılamak istediği Polanski\'nin, Savaş Suçları Mahkemesini tanımayan ABD hakkında bol siyasi göndermeli bir filmin yönetmeni olması durumun tezatlığını ve ilginçliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Ülkemizde maalesef gösterime girmeyecek bir film olan The Ghost Writer, şubat ayından itibaren dünyada gösterime birçok ülkede gösterime girmiş durumda. Galasının yapıldığı Berlin Film Festivali\'nde en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında ödüllere aday olan film, yönetmeni Roman Polanski\'ye ev hapsinde tamamladığı filmi ile en iyi yönetmen dalında Gümüş Ayı ödülü getirdi. Siyasi göndermeleri bol olan ve kasvetli ortamlara sahip filmleri seviyorsanız bu filmi severek izleyeceksiniz demektir.