Hem beyazperdede hem de edebiyatta bir vampir furyasıdır ki aldı başını gitti. Artık vampirlerin girmediği kılık, vampir filmlerinin de dolanmadığı tür kalmadı ortada. Twilight gibi modern çağın romantik vampirlerinin yanı sıra; yakın zamanda sinemaya uyarlanması için kolların sıvanacağına inandığım Guelermo Del Toro ve Chuck Hogan ikilisinin kotardığı zombi-vampir çeşitlemesi olarak görülebilecek Ölümcül Tür\'e kadar, vampirlerin esnekliğini yadsıyabilmek pek mümkün değil! Bütün bu kargaşanın arasında kurt adam miti her daim vampirlere göre daha kısıtlı bir hareket alanı elde edebildi. Şüphe yok ki, vampirlerin bu akıl almaz değişimine kurt adamlar pek fazla ayak uyduramadılar.
Günümüz sinemasında (ve ekseriyette yine edebiyat alanında) fantastik öykülerin yeşilliği oldular. Öyle ki, Underworld, her ne kadar bir vampir-kurtadam çatışmasını anlatsa da, vampirlerin aristokratik yapıları ve temelde bir vampir öyküsüne odaklanması hiç kuşkusuz kurt adamları beriye attı (ki serinin son filminde de hikayenin odağı kurt adamlara dönmesine rağmen tam anlamıyla gözlerimiz kurt adamlara doydu diyemeyiz). Bununla birlikte Twilight\'ın kurt adam mitine getirmiş oldukları da malumunuz. Yine de gerçek anlamda vahşi bir kurt adam açlığımız, isteğinden hiç bir şey yitirmedi. Van Helsing\'de karşımıza çıkan kurt adam figürü her ne kadar vahşet ve saldırganlık konusunda tat verecek cinsten olsa da orjinal görünümleri çok fazla müdahaleye maruz kalmıştı bu bol tüylü gece yaratıklarımızın. Neticede bu günün sinema anlayışı içerisinde kurt adam demek, sırtını CGI teknolojisine dayayarak manevra kabiliyeti kazanan fakat bununla birlikte hiç bir orga nikliği olmayan, yarı insan-yarı kurt görünümünden ziyade, metamorfozik yapısı söz konusu olduğunda, bütün anatomik görünümü ile kurt şeklini alan gece yaratıkları demek oldu.
İşte Kurt Adam\'ın farkı da burada ortaya çıkıyor. Zira 1941 yapımı orjinal seriye çakılan fiyakalı bir selam niteliği taşıyan film, orjinal hikayenin noktasına ve virgülüne mecbur kalmadıkça dokunmayan ve bu son derece gizemli gece yaratıklarının hikayelerini ayağa kaldırmaya uğraşan bir yapım. Benicio Del Toro\'nun, Rick Baker ve ekibinin usta ellerinden çıkan kurt adam makyajı, gerçekten de alakayı hak edecek cinsten. Daha ticari bir anlayışa hizmet etmiş olan hammer korkularının o son derece ürkütücü makyaj denemelerinin bir başka örneği diyebileceğimiz bu çalışma, bu harika gece yaratığına hem eski ihtişamını hem de korkutuculuğunu geri kazandıracak kadar başarılı. Üstelik, fazla gerek görülmedikçe CGI ilüzyonlarına da yüz verilmemiş olması teknik ekibin en önemli avantajlarından biri. Bununla birlikte kurt adamın dönüşümü son derece gerçekçi ve bir o kadar da vahşi gözüküyor.
CGI ya ellerini fazla daldırmamış olan teknik ekibin, görüntü yönetiminde ise çok cömert davrandıklarını görüyoruz. Neredeyse orjinal serinin o gotik havasını soluyacağınız kadar başarılı bir set işçiliği çıkartmışlar ortaya. Her bir detayın ince ince işlendiği görüntü yönetiminde, önümüze sunulan her kare ayrı bir sanat işçiliğinin ürünü diyebilirim. sonuçta Kurt Adam alelade bir korku filmi olmanın çok çok ötesinde, türler arasında ustalıkla gezinen ve son derece keyifli göndermeler de barındıran bir film. Bu sebeple perdede daha organik bir çalışma arayan izleyiciler için özellikle biçilmiş kaftan!
Bütün bu artılarına bir yenisini daha eklemek istiyorum kendi açımdan. Malumunuz. film her ne kadar \"korku filmi\" kalıpları içerisinde sıkıştırılmaması gereken önemli bir örnek olsa da, gore sınırlarına da hafiften göz dikmiş vaziyette. Öyle ki dolgun bütçesine rağmen \"geleni geçeni\" salona toplayarak cep doldurma zihniyetinden oldukça uzak. Bu sebeple böyle bir süper prodiksiyondan beklenmeyecek kadar kızıllara boyanmış vaziyette. Tabi bunu \"çakma snuff\" anlayışı ile izleyicinin gözüne soka soka prim yapmaya kalkışan pek çok gerilim filminden daha ciddi ve oturaklı bir biçimde içeriğine yedirmiş. Sonuçta Kurt Adam\'ın alışılageldik -fakat son on yıllar içerisinde unutulmuş- kimliğini yeniden kazandırabilmek adına bu tonajda bir vahşetin gerekliliğini de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Kadrosundaki her isim, hakkını verecek kalitede performans sergiliyor. Elbette Del Toro ve Emilt Blunt\'un performansları için hiç bir ters kelamda bulunabilmek mümkün değil ama Anthony Hopkins ve Hugo Weaving\'in performansları karşısında şapka çıkartmak gereikiyor. Hele ki son yıllarda rol aldığı filmleri ince eleyip sık dokuyan Weaving\'in perdede göründüğü her saniye ayrı bir seyir zevki taşıyor.
Benicio Del Toro\'nun başrolü ile birlikte yapımcılığını da üstlendiği film, kendisinin kurt adam filmlerine ve genel anlamda mitine olan sevgisi ve saygısı da göz önünde bulundurulacak olursa hedefini tutturabilmiş nitelikli bir korku-gerilim-macera çeşitlemesi olarak salonlarımıza teşrif buyurdu. Eski usülden medet uman ve bu teknikteki başarısını da perçinleyen Kurt Adam, günümüz teknolojik karambollerinin pek çoğundan daha elle tutulur bir hikaye vaad ediyor. Benim gibi eski korku filmlerinin atmosferini ve elle tutulabilirliğini özleyenler için ilaç niyetinde diyebilirim. Devam filmine alenen kapı açan sonunu da göz önünde bulunduracak olursak, bir daha ki dolunayda çok daha dolu bir Kurt Adam öyküsü ile karşılaşabiliriz. Şimdiden Herkese İyi Seyirler...Sevgilerimle...