Oscar'a Okunan Şiir

15.02.2010 11:13
Oscar'a Okunan Şiir

Burada \"ben oscar ile pek ilgilenmiyorum\" klişesini canlandırmak üzere bulunmasam da, fikrimin o yönde olduğunu iddia edebilirim. Oscar\'ı kabul etsek de, ödülleri kimin alacağını dört göz ile beklesek de günümüz şartlarında değişmesi oldukça güç olan şudur ki; Oscar ödülleri çağımızın en popüler ödülleri diyebiliriz. (\"Prestijli\" lafı oldukça iddialı olmakla birlikte gerçeklik payının da olduğunu düşünmüyorum)

 

Bu sene oldukça yavan bir oscar yarışı bekliyor meraklılarını. Aslında gereğinden fazla tartışıldığını düşünmeme rağmen, bu yazıyı yazarak çorbaya fazladan tuz ekmiş olsam da nacizane görüşlerimi belirtmek istedim...Herneyse hemen başlamak istiyorum...

 

Bu yıl Avatar yılı oldu öncelikle bunun hakkını teslim etmek gerekiyor. Tartışmalar aldı başını yürüdü. James Cameron hararet ile hırsızlıkla suçlandı. Ortaya konan bütün esinlenmelere rağmen kendisinin hırsız olduğunu düşünmemekle birlikte bu konuda diretenler için \"iyi ki çaldı da izledik...yoksa bunun gibisini daha uzun bir müddet izleyemezdik\" demekle yetiniyorum. Teknik dallarda ödülü hak eden filmin, en iyi film ve en iyi yönetmen mevzusundaki tartışmaları süredursun...Filmin niteliği ya da bazılarına göre sıradanlığı, o kategoride adı geçen pek çok yapıma göre \"normalin üzerinde\" niteliklere sahip gözüküyor kanımca...Kısacası Avatar bütün tartışmalara rağmen bileğinin hakkı ile adaylık koltuğuna oturmuş diyebilirim.

 

The Hurt Lucker\'ın hiç bir kategorideki adaylığı süpriz değil. Kimilerine göre eski eşi Cameron\'un taban tabana zıttına oturmuş olduğu söylense de oscar tarihinde ilk defa bir kadın yönetmenin heykelciği kapması ve bunun da Bigelow olması farklı bir tadı damağımıza çalabilir diye düşünüyorum.

 

The Blind Side...Yahu bu kadar sevimsiz, bu kadar sığ ve basmakalıp bir filmin en iyi filme oynaması kabul edilecek gibi değil. Herkese haddini bildirmek konusunda bir adım geride durmayan ve etrafındaki zıtlarını dövmekten beter eden sevimsiz mi sevimsiz bir performans ile Sandra Bullock\'un adaylığı da bambaşka bir tartışma konusu...Her senenin olmazsa olmazı kişisel-ailesel başarı öyküsü kalıbını dolduracak bir kaç filmden biri olduğu için sembolik olarak adaylığa alındığını düşünüyorum.

 

Aklı Havada\'nın parmak bastığı noktalar dikkate değer olabilir. Getirdiği eleştiriler de izleyicisi tarafından takip buyrulmaya değer olabilir ama sorarım size, bu filmde en iyi film heykelciğini kapıp götürecek ne vardı gerçekten? Peki ya George Clooney bu filmde nasıl bir \"üstün\" performans sergiledi? Tabi en iyi film ve en iyi erkek oyunculuk ile doğru orantılı olarak, Jason Reitman\'ın aday olmaması da söz konusu olamazdı sanırım!

 

Up, neredeyse rakipsiz olabilir. Her yılın değişmezi, Disney\'in ortalığı silip süpümesi malumunuz. Yine de Coraline\'in de dikkate değer olduğunu düşünüyorum. Tabi Up her zamanki gibi tek tabanca kalıyor kulvarında!

 

Tarantino\'nun Soysuzlar Çetesi\'de aynı tartışmalardan dert yanar. En iyi film ya da yönetmen mevzusu tartışıladursun en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisinde alternatifsiz diyebiliriz. Christoph Waltz neredeyse herkesin favorisi...

 

Invictus\'un adaylığı yılan hikayesine döndü. Zira son derece temiz bir Mandela profili ile Morgan Freeman\'ın son dönemlerdeki en dikkate değer performansı duruyor karşımızda fakat artık akademi Clint Eastwood\'un suyuna da fazla gitmeme kararı almış olabilir...

 

Yılın en iyi filmlerinden biri olarak gördüğüm Devlet Düşmanları\'nın hiç bir dalda esamesinin okunmaması zaten akademi de işlerin nasıl döndüğü konusunda gerekli cevapları veriyor. Başarılı performansına rağmen Johnny Depp belki dişli rakiplerinin arasından sıyrılamayabilirdi ama Micheal Mann gibi usta bir ismin, yıllandıkça değeri daha fazla artacak böyle bir film adına, adaylıklar arasında yer almaması sinir bozucu bir taraftan.

 

Watchmen...İşte akademi tarafından es geçilen bir diğer şaheser...Lakin parmak bastığı konular ve içeriğinin sert pişmiş kıvamı sebebi ile akademinin hem bir çizgiroman uyarlaması hem de sert dilli bir yapıta fazla şans tanımayacağı da ortadaydı.

 

The Road ...Yılın en iyileri arasındaki bir başka film de burada...Sadece yılın değil, son zamanların en çarpıcı kıyamet sonrası filmi! Üstelik kusursuz görsel işçiliğinin yanı sıra Viggo Mortensen\'in harika oyunculuğunun da görmezden gelinmesi bambaşka bir soru! A! Doğru ya...Malum başımıza ekşimiş bir ekonomik kriz ve halkın moral bozukluluğu da hesaba katıldığında bu derece karamsar bir filmin oscar almasını bekleyemezdik öyle değil mi?!

 

A Serious Man hakkında da birşeyler gevelememek olmaz. Akademi nasıl yüz seksen derece dönüp de Coen kardeşlere tavır aldı bilinmez fakat limonata kıvamında, tadından yenmeyecek bu güzelim filme -ve oyuncularına- büyük bir terbiyesizlik ettikleri kanaatindeyim...

 

SONUÇ : Sözde prestiji her yıl dibe çekilen oscar tarihinin en çiğ yarışlarından birine daha tanık olacağımız kesin. Şu dakikadan sonra yapılacak en sağlıklı 2 şey var...Siz siz olun, aman ha oscar mevzusundaki hiç bir şeye şu dakikadan sonra şaşırmayın...Bir de mümkün mertebe kendisini fazla ciddiye almayın...Malum, oscarlı yapımların peşinden koşarkan tonlarca kaliteli filmi göz ardı etmemenin yolu bir bakıma da buradan geçiyor...Saygılarımla...