İstanbul'da bir şirkette müdürlük yapan Rıza, köyünden haber alır. Beş yıldır göremediği annesi İstanbul'a onu ziyarete gelecektir. Fakat Rıza, iş telaşıyla annesini garajda karşılamayı unutur, evdekilere de haber vermemiştir. Annesi, elindeki adrese göre evi güç bela bulur. Fakat ne gelini ne de torunları tarafından ilgi göremeyen kadın evden ayrılır.Akşama doğru annesini hatırlayabilen Rıza eve geldiğinde annesinin eve gelip tekrar gittiğini öğrenir. Önce köye gideceğini düşünerek garaja gider ama annesini orada bulamaz. Ertesi gün köye telefon eder, annesi köye de gitmemiştir. Rıza telaşla annesini aramaya koyulur ama bulamaz. En son çare karakola başvurur. Komiser onu hastane morguna götürür. Rıza büyük bir yıkım içinde morgdaki cesedin annesi olduğunu söyler. Daha sonra annesinin cenazesini toprağa verir. Rıza o günden sonra değişir, sürekli vicdan muhasebesi yapmaktadır. Bir gün yıllar önce ettiği yeminini hatırlar. Parasız yatılı sınavı olacağı zaman ayağı kırılmış ve annesi onu karlı bir günde sırtında taşımış ve İstanbul'a getirmiş, güç bela sınava sokmuştur. Sınavdan sonra bir parka oturmuşlar ve Rıza annesine bir yemin etmiştir. İleride büyük adam olacak, annesine bakacak ve onu hiç unutmayacaktır. Rıza geçmişini hatırlayınca üzüntüsü daha da katlanır. İçindeki vicdan azabı ve ettiği yemine olan ihaneti Rıza'ya yaşamını dar etmiştir. Ta ki karakoldan gelen yeni bir haberle içinde beliren ikinci bir ümide kadar.. Şimdi annesine verdiği yemini tutmak için ikinci bir şansı daha vardır.
Devamını Oku