Kırmızı Işıklar

Antoine ve Helene problemli bir evlilik yaşayan Parisli bir çifttir. Bütün Paris’in sıcaktan bunaldığı ve güneye doğru yollara döküldüğü bir hafta sonunda onlar da kamptaki oğullarını almak içim Bordeaux’ya doğru yola çıkarlar.Antoine işinden nefret eden bir pazarlamacıdır ve başarılı bir avukat olan karısının ailedeki maddi egemenliği yüzünden kendini ezik hissetmektedir. Zamanla çareyi alkolde bulabileceğini düşünen adam bir alkoliğe dönüşmüştür ve ailesinin sorunları katlanarak artmaktadır. Antoine her zamanki gibi yolda verdikleri ilk molada içki içmeye ve yavaş yavaş sarhoş olmaya başlar. Kısa bir süre sonra ikinci molayı da verdiklerinde Helene ile kavga ederler ve kadın eğer bara girerse döndüğünde kendisini bulamayacağını söyler. Karısının tehditlerine aldırmayan Antoine bara girer ve döndüğünde Helene’yi bulamaz. O’nun trene bindiğini düşünür ve istasyona gider ancak son tren kalkalı çok olmuştur. Karısının kayıp olduğunu fark eder ve bir de yoldan bir otostopçu alır. Çiftin hafta sonları kabusa dönecektir.Film konusu ile Jonathan Mostow’un yönettiği Kurt Russell ve J.T. Walsh’lu Tuzak’ı, her ne kadar ordaki çift mutlu da olsa, oldukça andırıyor. Yine de Cedric Cahn’ın Fransız sinemasının en iyi gerilim yönetmenlerinden olduğu düşünülürse, eleştirmenlerin dediği gibi Alfred Hitchcock tadında bir filmle karşılaşabilirsiniz.