“Love Theme” (El Cid) (1961) (Miklòs Ròzsa) melodisinin fon müziği olarak kullanıldığı filmde Hülya ile Ekrem’in çiftlikleri (çekimler Emirgan’daki Sarı Köşk’te yapılmış) ve beraberliklerini bitirecek konuşma..Ekrem (Abdurrahman Palay’ın sesi ile) ; “Niçin gidiyorsun? Konuşsana. Şimdi tam istediğin gibiyim. (Artık uzaklaştığı ‘gece hayatı’ndan söz ediyor.) Saadetimiz çocuğumuzla tamamlanacak. Böyle bir zamanda niçin gidiyorsun?”Hülya (Jeyan Mahfi Ayral’ın sesi ile) ; “Mecburum, beraber olamayız artık.”Ekrem ; “..Uzun zamandır değiştiğinin farkındayım..Başkası mı var?”Hülya ; “Evet..Sebep sensin ayrılmamıza. Bu senin günahın, senin lanetin. Senin belan benim değil.”Ekrem ; “Çocuk mu?”Hülya ; “Evet.”Ekrem ; “Yoksa? Yoksa?”Hülya ; “Bir başkasından, evet..Gizli aşklarının yuvasına gittim seni yakalamaya. Alt katta oturan biri saldırdı. Çırpındım, yalvardım, baş edemedim. Sonra da ölmek istedim, olmadı..Günah senin ceza benim. Niçin? Niçin? Kalmak istesem anlatamazdım. ‘Kendi çocuğum’ zannederdin. Bu cezaya layıksın ama yapamadım. Bilmeni, benim kadar yanmanı yıkılmanı istedim. ” (Ne yararı olacaksa, Ekrem genç kadına önce bir tokat ve arkasından kapıya vazo atar.)Ekrem Ünver. Ecza fabrikası ve ‘Son Gece’de (1967) Doamnela Mihailescu’nun olarak göreceğimiz bir köşkü var. Herhalde filmin sonu ile olan 15 yıllık fark anlaşılsın diye arabası biraz eski ; 50 model Citroen 15 Six. ‘34’le başlayan plaka (34 EL 670) ve 60’lar için bile çok yeni olan alttan çevirmeli telefon bu ortamı bozuyor ama olsun. Onu çok seven Hülya ile evli. Çapkınlıkta dur durak nedir bilmiyor. Evliyken böyleyse bekârken nasıldı acaba? Hülya..Belli ki yoksul bir aileden. Babası (Rıza Tüzün seslendirmiş), Başaran Oto Tamirhanesinin sahibi. Filmde adı yok ama tabeladaki isimlerden biri ‘M. Özkan’. Ekrem’den ayrılmak isteyen kızına şunları söyler ; “..Seni aç mı bırakıyor çıplak mı. Dövüyor mu küfür mü ediyor. Ee, bunun için boşanılır mı? Kadın ol da elinde tut. Suçu hep kocanda arama..Kadının hüneri, evi erkeğe sevdirmektir..Bir tek evladımsın. Bıçağın kemiğe dayandığını görürsem ben bırakmam ayırırım. Ama, yazık, yıkma yuvanı..” Daha sonra, gelişen olaylarla kızı intihar girişiminde bulununca bu kez Ekrem’e ‘hayat dersi verecektir’ ; “Biz de genç olduk. Biz de çapkınlık yaptık. Ama rahmetli karımın bir gün ruhu duymadı. Bir gün bile üzülmedi.”Tanışmalarının 3. yıldönümünde, genç kadın çok güzel bir sofra hazırlamış, kocasını bekliyor. [Üzerindeki giysiyi ‘Ölmek mi Yaşamak mı’ (1966) filminden anımsıyoruz. Yusuf, “Main Title/Lara’s Theme” (1965) (Jarre) (Doctor Zhivago) eşliğinde onu ‘Çemberlitaş Kız Talebe Yurdu’na getirdiğinde giyiyordu.] Mari ile beraberliği uzadığından, Ekrem saat 19’da değil ancak 23.35’de gelir. Durumu, ‘bütün gayretine rağmen işten kurtulamadığını’ söyleyerek ‘idare etmeye’ çalışır. Masada, Hülya’nın aldığı kol düğmeleri. O geceki özür dileme ve affetmenin ardından ertesi gün en olmayacak şey olur. Hülya onun ceketinde, kuşkularını haklı çıkartan bir not buluyor ; “Siparişiniz mucibince hazırladığımız salon ve yatak takımı bitirilerek dün taşındı. İçki dolabı ise ancak haftaya hazır olacak. Faturayı ayrıca takdim..” Mobilya mağazasından ‘teslimatın yapıldığı’ adresi alır ; Maçka, Valide Çeşmesi, Kuyubaşı Sokak, Tanyeri Ap. 1. Kat 3 Numara. (Ama, Hülya 1. değil 2. kata çıkıyor.) 3 numarada ise Turgut var. Genç kadını, Ekrem’in ‘eve attığı yavrulardan biri’ sanır. Hülya, ne kadar kocasını yakalamaya geldiğini anlatamaya çalışsa da Turgut’un saldırısından kurtulamaz ; (Muhip Arcıman’ın sesi ile) “..Ayağıyla gelmiş kısmeti kaçırır mıyım hiç. Kıymetini bilmemiş, harcamış seni. Meheldir o herife.”Sonrası karabasan gibi. İlaçla (belki de, Ekrem’in fabrikasında üretilenlerden) kendini öldürmek ister. Kızılay Ana Çocuk Sağlığı’nda ve ‘son anda’ kurtarılır. Ama, doktorun söyledikleriyle bir yıkım daha ; “..Hamilesin.” Tekrar babasına sığınmak istediğinde Ekrem’in kaza geçirdiğini ve İlk Yardım’da yattığını (ama çekimler yine Ana Çocuk Sağlığı’nda yapılmış) öğrenir. İyileşene kadar yardımcı olup onu terk ediyor. Babası üzüntüden ölür. (İsmi, mezarında bile yok. 9 yıl sonraki mezarlık sahnesinde başucundaki tahtada ‘ada parsel alınmıştır’ yazıyordu.) Yıllar sonra.. Besler Bisküvi Fabrikasında (hem de çift vardiya çalışan) yoksul (varsılı, üstelik 80’den sonra olur mu hiç) bir işçi ; Hülya. Kızı Kader’le [Orhan Kemal’in öykü kitabı (1949) gibi] ‘Ekmek Kavgası’nda. Ekrem (işinde ilerleyip 2. fabrikasını da açmış) ve Turgut’un onu görmeleri aynı günlerde olur. Ekrem evini onlara verir. Turgut’sa, birini öldürdüğü için verilen 10 yıllık cezasını yeni bitirmiş. Ama bu kez de öldürdüğü adamın kardeşlerinden kaçmak zorunda. Anlaşılacağı gibi Hülya’dan para sızdırıyor. Nedenini öğrenmek isteyen Kader’e söyledikleri ; “..Senin için veriyor o paraları. Senin sayende kazanıyorum. Keşke senin gibi birkaç tane çocuğum olsaydı. Ömrümün sonuna kadar bey gibi yaşardım.”Ekrem’in, Turgut ‘..evden taşındığı için’ yapamadığını 15 yıl sonra Hülya yapıyor.Hülya ; “Suçlu değilim ama günahım var. Kirliyim artık. Yaşayamam bu lekeyle, yaşayamam. Dünü unutamam. Kendi yüzüme bile bakamam. (İlaç şişesine bakarak) Kurtulmalıyım. Asıl sen ölmelisin Ekrem. Katilim sensin. Ama erkeksin. Erkek olunca günah değil bu, leke değil. Ama kadın için…”(Yazan : Murat Çelenligil)
Devamını Oku