Münferit

Bu filmi izledikten sonra Yönetmeniyle aynı salonda sohbet edebilme şansımız oldu.Filmle ilgili sorular sorup olayı daha iyi anlamaya çalıştık nitekim başarılı oldu.Yazan ve Yöneten Türk Sinemasının pekte tanımadı başarılı bir isim Dersu Yavuz Altun.Hikaye gerçekte yaşanmış telefon dinleme, faili meçhul trafik kazaları ve her kirli işin ardında ki gizli güçlerlerin varlığıyla baglantılı olarak yazılmış.Sinemamızda kurgu tekniği nadir görülecek türden oyunculuk başarılı Ali Erkazan oyunculuk hayatında bu rolle kendini kanıtlamış bence,psikolojik ve sosyal mesajlar veren film sürükleyici akıp gidiyor.Ayrıca yakın tarihimizde ki kirli haberlerden yola çıkarak olayları cesurca sorgulayışı Yönetmenin bir kez daha takdirimi aldı.Ayrıca filmin gösterimi ilk Recep İvedik gösterimiyle aynı tarihe denk gelmiş bunu Yönetmen anlatıyor; Ankarada ki bir AVM den telefon açıp sizin film % lerde izleyici buldu ama Recep yok satıyor demiş ve film gösterimi iptal olmuş.ve ekliyor Yönetmen işte bu Türk sinemasının nasıl bir yerde olduğunu bana özetleyen bir telefon görüşmesiydi diyor.Sinemalarda bile uzun süre gösterimde kalamayan bu filmler gerçek hikaye ve emek filmleridir.İyi SEYİRLER..

şirin kasabaya, bir polis müfettişi ve yardımcısı gelmiş, gizli kalması -devletin âli menfaatleri gereği- şart olan bir soruşturmayı hassasiyetle yürütmektedirler.
Bu soruşturmayı başlatan olay, denize düşmüş bir arabadan çıkarılan -biri kadın kıyafetli- iki erkek cesedidir.Bu cesetlerin bulunmasıyla birlikte ortaya dökülen başka ipuçlarıyla, iki çocuğun ezilmesi ve ölüme terk edilmesiyle sonuçlanan bir araba kazasına; kasabada yıllar boyu -sistemli bir şekilde- tecavüz edilen kızlara, kadınlara ve de devletimizin -örtülü kalması herkesin yararına- 'derin' sırlarına varılır..Kocasının suçunu ve onu bunalıma sokan suçluluk duygusunu örtme telaşıyla tayinini bu kasabaya yaptıran Aylin Öğretmen, aile hayatını karartan bir felaketten kurtulmak amacıyla geldiği bu -şirinliği kendinden menkul- meşum kasabada kâbusun allahıyla, yani telefoncu Bekir' le karşılaşır..
Kâh sondan başa, kâh baştan sona doğru akan ilginç kurgusuyla belirgin bir dinamiklik kazanan filmde, olmuş, bitmiş olayların -en azından- önemli bir kısmını, öğretmen Aylin' in, müfettişlerce sorgulanması sırasında öğreniriz. Kendi dahil- kimsenin ‘masum’ olmadığını da filmin sonunda..
Böcekleri Öldürebilirsin Lakin Bitiremezsin
Bekir -yani korkulacak ve tiksinilecek bir 'böcek'- rolünde Ali Erkazan, herhalde sanat hayatının en önemli işini çıkarmış olmalı.Bu filmi gördükten sonra demiş gibi oluyorum ama- dizilerde -nedense- hep aile babası rolü uygun görülen, oysa, yüzünde hep tekinsiz bir hâl gördüğüm bu sanatçımızı hep böyle bir rolde düşünmüşümdür. Şöyle de söylenebilir: Sinemamızın -rakipsiz- kötü adamı olarak bilinen Erol Taş, Ali Erkazan' ın yanında -doğrusu- Hulusi Kentmen gibi kalır..
Yönetmen de bu hususta benimle aynı görüşteymiş ki -öğrendiğim kadarıyla- ısrarlı bir ikna sürecinden sonra bu isteğini gerçekleştirebilmiş.Ali Erkazan bir yana, bana göre filmin asıl yükünü omuzlayan kişi, öğretmen rolündeki İdil Fırat idi. Güzel oyuncu bu zor rolün altından başarıyla kalkıyor.

çok ilginç ve Türk sinemasına göre oldukça özgündü...psikolojik yanı ağır basan bu filmde kim suçlu kim haklı aslında ayırt etmek zor..filmde oyunculuklar harikaydı.ama eleştirilecek yanlar da var.adamın bu sapık karşısındaki başta sakinliği sonra da öldürme planı kurması çelişiyordu.ben kesik parmağın kime ait olduğunu anlayamadım:S burada şantaja uğrayıp en kötü şeyi kabul eden insanlar var ama işledikleri suçun bedelini ödemeleri o şekilde mağdur edilmelerinden daha hafif olurdu.bir insan ne suç işlemiş olursa olsun kendini bu kadar teslim etmemelidir..öldürmek yada şantaja boyun eğmek çözüm değildir.şantajcının istediğini yaparsan şantaj yapmaya daha çok teşvik edersin..bence suçunu doğru şekilde ödemesi daha ahlaka uygun...adamın sonunda ölmesi büyük bir ödül oldu.bence sürünmeliydi..bir de şunu düşünüyor insan:insanların suçlarından faydalanıp onlara şantaj yaparak bedel ödeten mi suçlu,yoksa işledikleri suçtan yasalardan kaçıp bu şantaja boyun eğenler mi??film oldukça düşündürücüydü.bu filmde masum kimse yok.gerçekten de akvaryumdaki balıklar gibi bulanık suda yaşamaya alışmış insanlar..hayatlarını kendileri bulandırıyorlar ve pisliğin içinde yaşamaya alışıyorlar.pislikten çıkmak yerine hallerinden memnun boyun eğiyorlar..filmin asıl verilmek istenen mesajı o akvaryum sahnesindeydi...mesaj ve kurgu düşünüldüğünde başarılı bir film çıkmış ortaya.ama sonu daha güzel olabilirdi.sürpriz olmasına rağmen adam cezasını çekmeden ölmemeliydi.kolay oldu onun için...izlenebilecek başarılı bir yapıt.